13 Ocak 2013 Pazar

Nefes Kesen Bir Macera: Mesih’in Klonu - Kitap inceleme


Yıllardan beri ağzımıza pelesenk olmuş bir soru vardır: Türkler neden yabancı yazarlar kadar kaliteli macera romanları kaleme alamıyor? Eğer siz de sıklıkla bunu dile getirenlerdenseniz size bir müjdem var, çünkü Mesih’in Klonu bu alandaki hasretimizi her anlamda dindirmeyi başarıyor.

Bugüne dek Aşkın Güngör’ün pek çok yazılı eserini okudum; kitaplar, hikayeler, denemeler ve hatta şiirler. Hepsinden de ayrı bir tat, ayrı bir keyif aldım. Ama hiçbiri Mesih’in Klonu kadar keyif vermedi bana. Kendisi sadece Aşkın Güngör’den okuduğum değil, hayatım boyunca okuduğum en iyi macera kitaplardan biri.

Yeniden Doğan

Yıl 2035... Teknoloji almış başını gidiyor. Tofaş Ankalar saatte 400 km hızla otobanlarda cirit atarken holografik telefonlar da konuştuğunuz kişiyi anında gözlerinizin önüne seriyor. Yine de insanlar mutlu olmaktan çok uzak. Çünkü 20 yıl kadar evvel Mayaların kehaneti gerçekleşmiş ve Marduk gezegeni dünyayı tam anlamıyla bir kıyamete sürüklemiştir. Bu da kıyamet haberleriyle büyüyen, üstüne üstlük kıyamete yakın bir felakete şahitlik eden huzursuz ve de inançsız bir toplum çıkarmış ortaya. Bugüne, geçmişe, geleceğe ve hiçbir dine inanmayan hatta varlıklarını bile unutan insanlar... Boşluğunu hissettikleri, unuttukları bir şeyler var elbette ama ne olduğuna dair en ufak bir fikirleri bile yok.

Derken, bir gün, Amerikalı bir bilim şirketi ortaya çıkıyor ve Kutsal Kase’deki kan örneğini kullanarak Hz. İsa’yı klonladıklarını ilan ediyor. Üstüne üstlük Mesih’in şu anda otuz bir yaşında olduğunu ve tüm dünyaya kucak açacağını da ekliyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi Mesih, Beyaz Saray’da bir konuşma düzenliyor. Hıristiyanlığın tek geçerli din olduğunu, Tanrı’nın oğlu İsa’nın da herkesi doğru yola davet ettiğini söylüyor bu konuşmasında.

Tahmin edebileceğiniz gibi tüm dünya şoka uğruyor. Hıristiyan toplumlar coşkuyla diğerleriyse şaşkınlıkla çalkalanıyor. Bu doğru olabilir miydi? Hz. İsa gerçekten de yeryüzüne mi dönmüştü? İncil’in sözünü ettiği yeniden doğum mucizesi bu muydu? Peki ya diğer dinler? Onlar birer safsatadan mı ibaretti? Tüm bu sorular kafalarda yankılanıyor, kimse gerçeğin ne olduğunu tam olarak bilemiyordu. Bir kişi hariç…


Endişeye mahal yok 

Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum; hem yukarıda anlattığım girizgah yüzünden hem de kitabın işlediği konu ve isimler yüzünden ister istemez kafalarda bazı soru işaretleri oluşabilir. Konu din olduğunda bu çok normal. Fakat Aşkın Güngör’ün kurgu kadar, bu hassas noktaya da azami önem gösterdiği çok açık. Kitapta ne Müslümanlığa ne de diğer dinlere karşı en ufak bir hakaret, inkar ya da alay yok. Aksine, yazar dinler arasındaki farklı inanışları çok güzel analiz edip onları çok başarılı bir kurguyla birleştirmeyi başarmış. Kurgu. Kitabın bize sunduğu şey tam olarak bu, içinde geçenleri gerçeğin yerine koymadığımız sürece zararsız bir olgu. Diğer fantastik öğeler için de aynı şey geçerli değil mi zaten?

Tarihin karanlıkta kalmış noktalarına mantıklı yaklaşımlar getiren, gelecekte geçen heyecan dolu bir macerayı bu varsayımlarla başarılı bir şekilde birleştiren bir roman Mesih’in Klonu. Bir yandan yeryüzüne tekrar dönüş yaptığı iddia edilen Mesih’in yaşadıklarına, bir yandan Cesur Kadaşman ile Murat Yenitürk adlı iki gencin maceralarına, bir yandan Mehdi’nin (a.s.) saf ve yalın gerçeği insanlara gösterme savaşına, diğer yandan da Hz. İsa’nın, 12 Havarinin, Magdalı Meryem’in ve hatta Tapınak Şövalyeleri’nin başından geçen olaylara şahit oluyoruz bölüm bölüm, sayfa sayfa, kelime kelime. Tüm bunlar büyük bir ustalıkla, tıpkı bir nakkaşın hünerli parmaklarıyla oluşturduğu bir nakış gibi işleniyor kitapta. Öyle ki sayfaların nasıl aktığını, zamanın nasıl geçtiğini bir türlü anlayamıyor, bazı yerlerde kalbinizin heyecandan küt küt atmasına mani olamıyorsunuz okurken. Hani bitmesini hiç istemediğiniz ama merakınıza yenik düşüp satırları gözlerinizle silip süpürmeye devam ettiğiniz kitaplar vardır ya… İşte Mesih’in Klonu’da kelimenin tam anlamıyla onlardan biri.

Yazarın kitaba başlamadan önce pek çok konuda araştırma yaptığı, her ayrıntıya azami önem gösterdiği ve yazım aşamasının uzun yıllar ve büyük emek aldığı (4 yıl) okuduğunuz her satırda kendini belli ediyor. Sizi temin ederim, bu eseri kütüphanenizdeki Da Vinci Şifresi tarzı kitaplarınızın yanına koymaktan gurur duyacaksınız.

Zirveyi hakkeden bir yapıt 

Hiç şüphe yok ki Aşkın Güngör ileride de pek çok başarılı esere imza atacaktır. Ve yine şüphe yok ki Mesih’in Klonu onun başyapıtlarından biri olarak anılmak için zirveyi her zaman zorlayacaktır. Çünkü bu eserin hakkettiği unvan bu. Bir başyapıt...

Not: Bu inceleme ilk olarak Kayıp Rıhtım'da yayınlanmıştır.

0 comments: